EL CERRAHİSİ; El, el bileği, önkol, dirsek hastalık ve yaralanmaları, omuzun bazı yaralanma ve hastalıkları, el, kol, sinir kesilerinin onarımı, üst ekstremitenin doğumsal anomalileri, brakial pleksus yaralanmalarının tanı ve tedavisi ile ilgili bir bilim dalıdır. Bu nedenle birçok ülkede “El ve Üst Ekstremite Cerrahisi” olarak da adlandırılır.

EL CERRAHİ; El ve üst ekstremitede yaralanma (Kırık, çıkık, kopma) ve hastalıklarının tedavisini yapan ortopedi, mikrocerrahi, rekonstrüktif cerrahi eğitimi almış cerrahtır. El hastalık ve yaralanmalarının tedavisinde aynı ameliyat seansında kemiklere (plak, vida ve çivilerle), kas, tendon (kiriş) ve eklem bağlarına, damar ve sinirlere mikroskop altında, dokular 10-15 kez büyütülmüş şekilde, müdahale edebilen operatördür.

MİKROCERRAHİ ise dokuların mikroskopla büyütülerek, çok küçük özel cerrahi aletlerle yapılan özel bir tekniktir. Bu teknik hemen bütün cerrahi branşlarda kullanılabilmekle beraber, el cerrahisi için bu tekniğin öğrenilmesi şarttır. Çünkü mikrocerrahinin en geniş kullanıldığı cerrahi branş el cerrahisidir.

Mikrocerrahi dünyada ilk kez 1921 yılında, Nylen tarafından uygulanmıştır. 1962 yılında ise Malt, bir çocuğun kopan kolunu bu teknikle replante (tekrar yerine dikme) etmiştir. Ülkemizde ilk parmak replantasyonu 1978 yılında gerçekleştirilmiştir. Mikrocerrahi bugün artan bilgi ve beceri birikimi ile daha sık uygulanmakta ve daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

El ve üst ekstremitede mikrocerrahi pek çok rahatsızlıkta uygulanabilmektedir. Bunlardan bazılarını sayacak olursak; el ve üst ekstremitede meydana gelen sinir sıkışmaları, parmakların yapışık olması veya parmak fazlalığı, hastalıklar sonucu gelişen şekil ve fonksiyon bozuklukları, yanık sonucu oluşan yapışıklıkların açılması, doğumsal el anomalileri, kırıklar ve çıkıklar, eldeki eksik olan parmak yerine ayak parmağının ele nakledilmesi, doğumsal el anomalileri ve burada sayamadığımız el ve üst ekstremite rahatsızlıklarında kullanılmaktadır.

Mikrocerrahi ameliyatları 2-3 saatten başlayarak daha uzun saatler sürebilir. Bu ameliyatların başarılı olması sadece ameliyatın iyi geçmesine bağlı değildir. Başarıda cerrahın yeteneğinin yanı sıra, hasta uyumu (hastanın ameliyat öncesi ve sonrası gerekli uyarıları dikkate alarak doktoru ve fizyoterapisti ile birlikte çalışması) ve ameliyat sonrası rehabilitasyon çok önemlidir. Bu nedenlerden dolayı bu ameliyatların uzmanlaşmış cerrahlarca, uzman merkezlerde yapılması gereklidir.

Mikrovasküler Damar Anastomozu : Damar anastomozu yapılırken çok dikkatli ve titiz bir şekilde çalışılmalıdır. Vücudumuzda arter (temiz kan taşıyan atardamar) ve ven (kirli kan taşıyan toplardamar) olmak üzere iki damarsal yapı vardır. Damar anastomozu prensiplerinde değişiklik olmamakla birlikte ven duvarları daha ince olduğundan dolayı ven anastomozu teknik olarak daha zordur. Buna karşılık anastomoz sırasında yapılan küçük hatalar ven anastomozlarında sonradan önemli problemler yaratmayabilir. Arter anastomozları ise daha dikkatli ve atravmatik yapılmalıdır. Teknik olarak daha kolay olmasına rağmen, arter anastomozu iyi olmazsa ameliyat sonrasında trombozis, spazm, anastomoz kaçağı gibi komplikasyonlar olabilir.

Periferik Sinir Tamiri : Periferik sinir tamiri, iyi bir anatomi bilgisine ihtiyaç duyar. Bunun yanında ameliyat zaman alıcı olduğundan cerrahın iyi bir şekilde konsantre olması ve yoğun çaba göstermesini gerektirir. Burada mikrocerrahi tekniğiyle sinir uçları fasikül gruplarına ayrıldıktan sonra, karşılıklı getirilerek dikilmektedir. Bu işlemlerden sonra yapılan sinir onarımı, özel bir rehabilitasyon ile desteklenmelidir. Rehabilitasyon iyi yapılmaz, hasta uyumsuz davranışlar sergilerse bu tedaviyi olumsuz etkiler, iyileşme oranını azaltır. Bu konudaki en önemli sorun fonksiyonel sonuçların, mikrovasküler cerrahinin tersine geç dönemde (6 aydan sonra) alınabilmesidir. Bunun için hekim hastasını ameliyat öncesinde iyi bilgilendirmeli, sonuç alınması için sabırlı davranılması gerektiğini anlatmalıdır.